Son 4-5 aydır kendime belli aralıklarla hayatın anlamı nedir diye soruyorum. Etrafımı gözlemliyorum, geçmişte yaptıklarımı hatırlamaya çalışıyorum, bir gün boyunca nelerle uğraştığımı düşünüyorum ve bu liste uzayıp gidiyor. Hayatta yaptığım bazı şeyleri çok rastlantısal yaptığımın farkına varmam çok zamanımı almadı açıkçası 🙂 Peki bu farkındalık ne işime yaradı ? Şöyle hemen açıklayayım. Her insan hayatının bir döneminde bir “Aydınlanma” evresi geçirir ya işte sanırım tam da o işe yaradı. Rastlantısal yaptığımı anlayıp işin ucunu bırakmadım tabi… Rastlantısal yaptığım şeylerin beni ne kadar mutlu edip etmediğini ölçmeye çalıştım. Konu nereye gidiyor demeyin, bağlayacağım şimdi 🙂 Bu farkındalık ile aldım elime kağıt kalem başladım beni mutlu eden, hayatımı anlamlandıran olayları yazmaya. Bu arada bu beni mutlu eden anların yanına zamanları da yazdım, ortaya çıkan tablo oldukça ilginçti.
1 gün 24 saat ve biz bu 24 saati nasıl yaşıyoruz acaba? Yüzleşmek çok kolay olmuyor gerçekle ama hadi bir yazalım bakalım. Sabah 7:15 uyandım, elimi yüzümü yıkadım, akşamdan hazırladığım giysilerimi giydim (inanılmaz zaman kazandırıyor), makyaja 5-10 dakika ayırdım, Tuna’nın hazırlanması, biraz oyun derken (mutlu an) 08:15 arabaya biniş. Çok şanslı isem 09:00’da iş yerine varış, yok şanssız günümdeysem ki genelde şanssız günümde oluyorum 09:30 da iş yerine varış. Oturdun, bilgisayarını açtın, açılana kadar mutfağa gittin içecek yiyecek bir şey aldın (eğer kahvaltı yapmadıysan) ve başladın çalışmaya. Maillere cevap verdin, bir kaç toplantıya katıldın, öğle yemeği, tekrar mail attın, arada kahve aldın falan derken oldu mu saat 17:00/17:30. Arabana bindin 18:30’da evdesin (mutlu an), ki ben daha o saatte evde olamadım ama hadi oldun diyelim, yemek yedin, muhabbet ettin (mutlu an), Tuna ile oynadın (mutlu an)… eeeee sonra, hop 23:00 oldu uyuma zamanı…Bu ne arkadaş, böyle sıkıcı şey mi olur dedim ve dediğim gün hayatımı da değiştirmeye karar verdim.
Öncelikle hayatıma biraz hareket katmaya karar verdim. Nasıl bir hareket diyorsunuz dimi 🙂 bildiğiniz hareket, spor (genelde spor kelimesini kullanınca bünyede alerjik reaksiyon veriyor da ) Spor salonuna falan yazılma eğilimine hiç girmedim çünkü daha önceki yıllardan deli gibi para ödeyip sadece 6 kere gitmişliğim olduğu için bu sefer telefonuma adım sayar uygulamasını indirip her gün yürümeye çalıştım ve halen devam ediyorum. Bunu tek başıma da yapmıyorum, yakın bir arkadaşımla, eşimle veya Tuna ile yapıyorum. Tuna ile yürüyorsam o da hava almış oluyor, çok da güzel oluyor. Bahane de üretemiyorum kendime, yok yorgunum, aman şimdi kim spor salonuna gidecek, ay açık havada yürüsem şimdi sahile kim inecek… gibi bahaneler yok. İki adım merdiven inip sitenin içinde yürüyeceksin arkadaş başka çare yok. Neden çare yok biliyor musun? Çünkü günlük ofis içinde attığın adım sayısı sadece 3000. Hedef 10000 ise bunu oturarak başarmak imkansız. İtiraf ediyorum her gün aynı motivasyon ile yürüyemiyorsun, peki ne yapacaksın? Hemen bir motivasyon kaynağı bulman gerek 🙂 benim ki şirketimin koşu takımı oldu. Hem spor yapıp hem güzel bir ekip ile vakit geçirmek, daha ne olsun… Takımın başkanı Emir arkadaşım öyle güzel bir organizasyon yaptı ki Mayıs ayında kendimizi Bozcaada New Balance 10K ve Maraton koşusunda bulduk. Daha önce 3K bile koşamayan ben nasıl bir istek ile gittiysem artık siz düşünün. Tabi gidene kadar her gün spora devam.
İlk gün yol biraz uzun sürdü ama odamıza yerleştik, Bozcaada’nın o mis gibi suyunun dibinde açtık sandalyelerimizi ufka doğru baktık. Çektik içimize temiz havayı, bol bol mutluluk depoladık. Akşam güzelce balığımızı ve mezelerimizi yedik, dostlarla muhabbet ettik, biraz dolaştık, damla sakızlı Türk Kahvemizi de içtikten sonra her zaman kaldığımız otelimize gittik. Ertesi gün heyecanla kalktık, kahvaltımızı yaptık, stantlardan t-shirtlerimizi aldık ve yarışa hazırlandık. Ekip fotoğrafının ardından artık hepimiz kalabalığa doğru yürüdük ve başlama düğünü bekledik. Hayatımıza bir heyecan daha katalım istedik ve tabi ki Tuna ile birlikte koştuk (bebekle koşmak için özel bebek arabası veriyorlardı) . Nasıl olur demeyin, bebekle de koşulur, hem de keyif ala ala, alkışlanarak koşulur. 10K koştuğuma ben bile inanamadım açıkçası, hayatında hiç koşmamış biri olarak bu da bir ilkti ve benim için çok değerli bir an olarak kayıtlara geçti.
Yorgunluğumuzu Bozcaada’nın tertemiz sularında attık. Sonra tekrar akşam yemeği, ufak çapta alışveriş (Domates reçeli, damla sakızlı Türk Kahvesi, asma yaprağı, özel bir kaç şarap, stantlardan incik boncuk…) yaptıktan sonra odalarımıza çekildik. Sabah erken Serpil ablanın yerinde muhteşem bir kahvaltı yapıp 07:00 feribotuna bindik. Bizim için harika bir 3 gündü. Sevdiğimiz bir yerde, leziz yemekler yiyerek, güzel ilişkiler kurarak, harika anılar biriktirdik. Bir başka deyişle hayatımızı anlamlandırdık.
Hayatı anlamlandırmak neden önemli? Mutlu, sağlıklı ve huzurlu olabilmek için önemli. Ben mutluysam etrafımdaki insanlara, çocuğuma, eşime, aileme o enerji geçiyor. Hayatında ufak bir değişiklik ile kaç kişinin hayatında mutluluklara sebep oluyor insan. Koskoca evrende, dünya denen gezegende, milyonlarca canlının içinde bir nokta kadar hacmimiz olduğunu düşünürsek olumsuzluklara odaklanmanın ne kadar manasız olduğunu sanırım anlarız.
Sevgiler
Dilara
Leave a comment