Çok istememe rağmen bir türlü yazamadım ama bugün bilgisayarın başına çok kararlı oturdum. Aslında bu konuyu yazmak epeydir planladığım, kafamda kurguladığım bir konuydu. Peki neden bu konu ? Ana sebebi aslında çok basit birbirini anlayamama, dinlememe, eleştirme, dalga geçme, küçümseme, çözümsüzlüğe sürükleme… bu listeyi daha uzatabilirim ama özetle iletişim kuramama olarak adlandırabilirim.
Kendimden örnekler vererek başlamak istiyorum. Ben Y kuşağıyım, yani ne demek Y kuşağı? 1980-2000 yılları arası doğan insanlar. Adını İngilizce’deki WHY kelimesinden almıştır. Y kuşağı sorgulayan yapılarından dolayı bu adın verildiği bilinmektedir. Açıklama çok net, sorgulayan kuşağın insanları. Çok da kolay insanlar değil sanki dimi ? Aslında anlayan insan için çok kolay insanlar ve hayatı kolaylaştıran insanlar da aynı zamanda. 🙂
Y kuşağından önce hangi kuşak var dersiniz, X kuşağı. Bu kuşak 1965-1980 yılları arasında doğan insanlardan oluşan bir kuşak. Y kuşağını kısmen anlayabilen bir kuşaktır ancak hayattan bekledikleri birbirinden farklıdır. Daha önceki kuşaklar nelerdir? 1925-1946 yılları arasında doğanlar “Gelenekseller”, 1946-1963 yılları arasında doğanlar ise “Baby Boomerslar. Y kuşağının kariyeri boyunca en az 10 iş değiştirmesi beklenirken Baby Boomerslar dediğimiz kuşak yıllarca aynı iş yerinde çalışabilirler. Bir Y kuşağı insanı olarak sanırım benim bu durumu anlayabilmem çok mümkün değil büyük ihtimalle o kuşağın da beni anlaması çok mümkün değil 🙂 tabi istisnalar kaideyi bozmuyor. Peki kimler bu baby boomerslar, kariyer hayatımızdaki üst düzey yöneticiler mesela. Hayatlarında bir otorite figürü bulunan, garanti işim olsun diyen, daha az girişimci, daha az risk alan, değişime biraz daha mesafeli, uzun süre aynı ortamda barınabilen, yüz yüze iletişimi daha çok tercih eden, problem çözmede geçmiş deneyimlerden yola çıkarak çözüm bulan bir nesil. Kariyerimin başlarında beni anlamıyorlar, niye anlamıyorlar ki, halbuki aynı dili konuşuyoruz diye kendime zamanında çok yüklendiğim oldu mu, tabi ki oldu 🙂 Hatta ben kendimi ifade etmekte kesin başarısızım bunun üzerinde çalışmam gerek gibi çıkarımlarım bile oldu. Peki ne oldu bir anda, bir aydınlanma mı yaşadım ? Yok yok hiç aydınlanma falan olmadı, zamanla anlıyorsun, deneyimliyorsun, söylememeye, umursamamaya başlıyorsun, bazen sabrediyor bazen pes ediyorsun, terk ediyorsun, kızıyorsun, kabulleniyorsun, değişiyor veya değiştiriyorsun… Y kuşağı milenyum kuşağı olarak da adlandırılıyor yani teknoloji kuşağı. Her şeye erişimi bir tıklama mesafesinde olan kuşak. Olamaz kelimesini çok zor kabullenen ve karşısındaki eğer daha önceki bir kuşaktan ise bunu iyi analiz edebilen bir kuşak. Y kuşağı insanı bir gün uyanıp ben bugün bırakıyorum, dağ evi aldım oraya yerleşiyorum diyebilir mi? Valla çok net der. Yüzlerce örnek anlatabilirim. Para, pul, mal, mülk önemli mi? Açıkçası çok da önemli değil. Özgürce huzurlu yaşamak peşindedir bu kuşak. Gel arkadaş seni Genel Müdür yapacağım desen de, ya bırakın bu işleri diyebilecek potansiyeldedir bu kuşak insanları 🙂 fazla cüratkâr mı geliyor kulağa, yok yok hiç değil, valla derler. Arkadaşım sabah 8’de işte olacaksın mı dedin inadına 10’da gelir, ama adam işini yapıyor, ne diyeceksin de kovacaksın, geç geliyor diye mi? Bunun için kovacaksan da kov der zaten, ohohoho sen ne kafadasın ben ne diyorum der basar gider. Bir dakika bile tereddüt etmez. Mizahları şahanedir mesela, kendilerinden 2 kuşak öncesine mükemmel lakaplar takarlar (çizgi film kahramanları, Chucky gibi veya ören bayan gibi …)
Gelelim Z kuşağına, teknolojinin içine doğan kuşak. Bu nesil öyle bir nesil ki daha 2 yaşındayken akıllı telefonları açabilen ve youtube’dan istediği çizgi filmi izleyebilen ve istemediğinde parmağı ile ekranı yukarı gönderebilen bir kuşak. 1.5- 2 yaşında uykun geldi mi sorusuna hayır veya gitti diyebilen bir kuşak. Açıkçası ben ebeveyn olarak doğru iletişim kurabilecek miyim acaba, onun hızına yetişebilir miyim diye sık sık kendime soruyorum. Bol bol okuyup araştırıyorum. Kaldı ki benim oğlum Tuna Z kuşağından sonda genel kuşak daha onlarla ilgili bir veri tabi ki yok ama bir kaç sene içinde mutlaka çıkacaktır. Ancak çok net gördüğüm bir durum var. Örneğin kendisi Baby Boomers veya X kuşağı olan bir yönetici eğer 2 nesil sonra doğmuş bir çocuğa sahipse birlikte çalıştığı Y ve Z neslini daha iyi anlayabiliyor ve yönetebiliyor. o nedenle çocuk sahibi olan anne babalar benim gözlemlediğim daha iyi yönetici olabiliyorlar çünkü günün insanını anlayabiliyorlar. Benim amacım da benden sonraki oğlumun nesli ile bir gün çalışmam gerekirse hayatlarında onlara destek olabilmek ve yol gösterebilmek. Onların beklentileri çok daha farklı olacak ve şirketler bu beyinleri bünyelerine almak isterlerse evrilecekler. Sabah git akşam gel gibi kalıplaşmış cümleler olamayacak. Patron ya sabah pilates’te buluşup konuşalım mı ne dersin tabi illa yüz yüze görüşmemiz gerekiyorsa diyecek. Bu fikre uzak isek bence bu nesil geldiğinde kurumsal hayatta olmayı tercih etmemeliyiz. Benim öngörüm hayattan beklentisi çok farklı olan bir nesil yetişiyor. Bir iş ile meşgul olmak onlar için zaman kaybı olacak. Aynı anda birden fazla iş yapıp para kazanmak gibi bir dertleri olmayacak.
Hepsini yaşayıp göreceğiz ama önceden hazırlıklı olmak önemli…
Dilara Fırat
Leave a comment