Sanırım bebek sahibi olup da nasıl olacak bu ek gıdaya geçiş diye endişelenmeyen ebeveyn yoktur. Uzmanlar genelde ilk 6 ay eğer annenin sütü yeterliyse, bebeğin gelişimi iyiyse ve herhangi bir sağlık sorunu yoksa sadece anne sütü verilmesini öneriyorlar. Ben bu durumun keyfini biraz daha sürdürmek istedim ve Tuna’yı 7 ay sadece anne sütü ile besledim. Bu sürece başlamadan bebeğin beslenmesinden sorumlu olacak kişilerin beslenme konusunda araştırma yapması, çocuk beslenme kitaplarını okuması ve tarifleri önceden denemesi şart. Benimle birlikte babaannemiz ve anneannemiz bu süreci biraz mutfakta geçirdi. 🙂 7. ay bitiminde ek gıdaya biz yoğurt ile başladık.
Yeni yıl için geri sayım başladı. Aralık ayı benim için kış, heyecan, geçmişi anmak, planlamalar yapmak, hedefler koymak, hediyeler almak, çam ağacı süslemek… gibi anlamalar ifade ediyor 🙂 Bu senenin ayrı bir önemi var. Tuna ile geçireceğimiz ilk yılbaşı ve işe başlamadan önceki sürekli birlikteliğimizin son ayı. Hafif bir burukluk var ama bir o kadar da heyecanlıyım. İşe başlamadan önce de Tuna’nın kış ihtiyaçlarını tamamlamaya çalışıyorum. Bu ihtiyaçların başında giysiler geliyor.
Söylentilere göre 2016 kışı biraz sert geçecekmiş, öncesinde hazırlık yapmak gerekiyor tabi. Beni tanıyan arkadaşlarım bere kolik bir insan olduğumu bilirler 🙂 Kış ayları geldiğinde beresiz çıkmam dışarı 🙂 Hal böyle olunca Tuna için ilk aldığım aksesuarlardan biri bere oldu. Ancak içime sinen, beğendiğim renklerde bulmak için mağazalara çok bakındım ve bulamadım. Tabi ki iş başa düştü, 3 aydır Tuna’ya bere örüyorum 🙂 sadece kendim de örmüyorum, anneannemiz, babaannemiz, teyzelerimiz… hepimiz harıl harıl örgüye verdik kendimizi. Hazır alınan ve hediye gelenleri hiç söylemiyorum bile. Bu kadar bereyle her gün dışarı dolaşmaya çıkar artık 🙂 Bir yandan da ısı kaybının en çok baş kısmından olduğunu bildiğim için içimi bu şekilde rahatlatıyorum.
Hamilelik süreci, doğum, bebeğinizin bakımı derken insan bu koşuşturmacada kendine zaman ayırma fırsatı bulamayabiliyor. Çirkin kadın var mıdır? Hangi kadına çirkin deriz? Bakımlı olmanın güzellikle nasıl bir ilişkisi var? gibi daha bir çok soru üretebilirim 🙂 ama eminim ki çirkin anne yoktur.
Annelik kadınların yeniden doğması gibi bir süreç aslında. Tüm vücudunuz, hücreleriniz yenileniyor, salgılanan hormonlar değişiyor. Bu süreci avantaja çevirmek bizim elimizde. Ben işe öncelikle fazla kilolardan kurtulmak hedefiyle başladım. Dünya Sağlık Örgütünün yayınladığı tablolara göre yaşınıza, cinsiyetinize ve boyunuza göre ideal kilonuzu hesaplayabiliyorsunuz. Hemen hesapladım ve vahim bir tablo çıktı karşıma. Hamilelik döneminde fazla kilo almadığım halde ideal kiloma ulaşmak için epeyce azimli olmam gerekiyordu. Çok kararlıydım ve güvenebileceğim bir beslenme uzmanına gittim. (Şefdiyet- Şefika Aydın Şelçuk). Açıkça belirtmeliyim kendisi hayatıma girdikten sonra yeme modelim oldukça değişti ve hayatıma daha çok hareket girdi.
Beslenme modelini sağlıklı bir şekilde oluşturmak bir bireyin tüm hayatını etkileyecek bir dönem olduğunu sürekli okuyorum son zamanlarda. Özellikle günümüzde genetiği ile oynanmış o kadar çok besin var ki, hangisini vermeliyim, acaba doğal mı… gibi sorular biz ebeveynlerin sürekli sorduğu sorular arasında.
Dünya Sağlık Örgütü (http://www.who.int/features/factfiles/breastfeeding/en/)ve bilimsel yayınlar, bebeğin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini öneriyorlar. 6. ayın bitimi ile ek gıdalara kademe kademe geçilebileceğini ancak anne sütü ile beslemenin 2 yaşına kadar devam etmesi gerekliliğinin altını ısrarla çiziyorlar. Bu noktada anne sütünün yeterliliği ve kalitesi devreye giriyor. Anne her koşulda kendi beslenmesine ve sağlığına dikkat etmekle yükümlü. Sağlıklı bir beslenme modeline geçmek çok kritik. Bol bol sıvı tüketmek (min. 3 lt su), stresten mümkün olduğunca uzak durmak, dinlenmek, bebeğin bakımında yakın akrabalarından destek almak ve mutlu olunacak anlar yaratmak (tatil, konser, spor…) bende işe yarayan yöntemler arasındaydı.
Oyun; bu kelimenin hepimiz için ne büyük anlamı vardır aslında. Dört harften oluşan bu büyülü kelime beni her zaman gülümsetir ve çocukluk anılarımı hatırlatır.
Oyunlar, şarkılar çok fazla değişmiyor, sadece zamana ayak uyduruyor ve gelişiyorlar. Erişkinler oyun oynamayı sevmiyorlar mı peki? Sevmez olur muyuz, bayılıyoruz.:) Play Stationda oynanan oyunlar, son dönemde çok gündemde olan evden kaçış oyunları (testere film kurgusu tadında), Farmville, Candy Crush… saymakla bitmez. Daha ötesi işimize bile taşınıyor bu oyun temaları. Peki neden bu kadar talep görüyor bu konu? Bence en büyük neden bizi biraz stresten, günlük yaşamın koşuşturmasından uzaklaştırıp, eğlendirdiği ve aynı zamanda bir şeyleri çözerek geliştiğimizi hissettirdiği için.
Hamileyken aklıma takılan konulardan biri bebekler için kullanılan deterjandı. Tuna’nın oda takımını aldıktan sonra ki biz doğumdan 3 ay önce aldık tüm giysileri yıkanmalı, ütülenmeli ve dolabına yerleştirilmeliydi.
Ya ondadır ya şunda 🙂 Bebeklerin ilk zamanlarında en önemli konulardan bir tanesi kullanılacak bez. Hangi bezi kullanırsam pişik yapmaz, kaç saatte bir bezini değiştirmeliyim, altını kirlettiğini nereden anlayacağım gibi sorular sıralanıyor hemen. Hamileyken farklı kaynaklardan çeşitli bilgiler edinmiştim ama benim tercihim biraz deneyerek öğrenmek oldu.
Yeni doğan bebeklerin en büyük sıkıntısı uyku veya uykusuzluk. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki yeni doğan bebek dünyaya alışmaya çalışırken en çok ihtiyaç duyduğu duygu sevgi. Sadece annenin sevgisi, ilgisi değil tabi ki. Baba, büyükanne, büyükbaba, dede, anane, dayı, teyze, hala, yakın akrabalar, arkadaşlar… Bu liste uzar gider. Doğumdan sonra annenin kendine gelmesi biraz zaman alıyor açıkçası. Özellikle ilk 40 gün annenin mutlu olduğu şeyleri yapması çok önemli. En büyük yardımcıları da yakın akrabaları olmalı, özellikle de eşi. Anne kendi ağrıları, almış olduğu kilolar, sütünün yeterli olup olmadığı gibi konuları düşünürken bir yandan bebeğin uyku düzeni, göbek bağının ne zaman düşeceği, gazı, kolik (ağlama krizi) olup olmadığı gibi başlıklarda eklenince bir bakmışsınız lohusalık sendromu kapıyı çalıyor 🙂 O nedenle annenin mutlu olduğu şeyleri yapması, etrafındaki insanların da ona yardımcı olması ve genelde olumlu cümleler kurması oldukça önemli. Anne rahat ve huzurluysa bebek ve geri kalan tüm aile bireyleri mutlu demektir.
Yurt dışı seyahatimiz belli olunca haliyle ilk sorduğum soru Tuna’ya Pasaport gerekiyor mu oldu:) 2012 yılına kadar bebekler annelerinin pasaportunun üzerine işlenebiliyor iken yeni bir yasa ile bu işlem ortadan kalkmış. Peki nasıl bir süreç gelmiş? İşte bu sorunun cevabını bizzat yaşayıp öğrendik.
